''Önce o mutlu olsun, onun mutluluğuyla ben de mutlu olurum'' dediğin kaç kişi kaldı hayatında?
Kaç kişi mutluluk verdin diye minnettar kaldı sana?
Kendini ertelemekten vazgeç artık... Çünkü senin kendine verdiğin değer kadar kıymetlisin başkasının kalbinde. Bırak artık başkaları için çabalamayı. Herkese hak ettiği kadar ver herşeyi. Aşkı, saygıyı, sevgiyi... Hem böyle yaparsan pişmanlıkların da az olur. Kimsenin seni incitmesine izin verme. Birisiyle bağların kopmak üzereyse ve alttan alan, kaybetmemek için uğraşan yalnız seven sensen eğer boşver gitsin... Çünkü tek bir kişinin ayakta tutmaya çalıştığı hiçbir şey kalıcı değildir.
Mutsuz musun, o zaman kendin için bir şeyler yapmaya başla...
Aklına ilk gelen şey saçlarını kesmekse eğer (Kızlar için söylüyorum) bunu sakın yapma!. Yanlış insanlar tanıman, yanlış insanlara kıymet vermen senin hatan değil. Karşındaki kişinin çirkinliğini kendine zarar vererek süsleyemezsin. Ve inan bana seni üzen ama bunu hiç takmayan biri için yaptığın her çılgınlığın sonu pişmanlık olacak.
Başka şeyler dene. Seni üzen, sana birilerini hatırlatan şarkıları dinlemekten vazgeç mesela. Odana kapanıp için çıkana kadar ağlama. Üzülmen gerektiği kadar üzüleceksin elbette. Ama hiçbir bitiş tüm hayatı durdurmaya yetmez. Her son başka bir başlangıcı getirecek sana. Bu bazen zaman alabilir ama mutlaka düzelecek her şey...
Sen yeter ki kendini biraz sev...
Kendini biraz önemse...
Kendinin ne kadar değerli olduğunu fark et...
Her zaman bir umut vardır.
Güzel şeyler olsun istiyorsan eğer,
buna önce kendini inandır...
Herkes geçer diyor da hiç geçmiyor.
Aşkı layığıyla yaşayan adamlar acının da hakkını veriyor...
Yüreğinin yorulduğunu hissettin mi sen hiç?
Yani herhangi bir cumartesi sabahına kırılgan bir kalple uyandın mı?
Sevince bir başka kırılıyor insan işte. Özlüyorsun, merak ediyorsun ama elinden hiçbir şey gelmiyor. Kokusu burnunda, acısı kalbinde, hasreti kursağında kalıyor...
Bir zamanlar ona sarılarak uyandığın, birlikte kahvaltı hazırladığın cumartesi sabahları o yokken ıstırap oluyor.
Herkes geçer diyor da hiç geçmiyor...
Aşkı layığıyla yaşayan adamlar acının da hakkını veriyor.
Mutluyuz sandığım bir ilişkim vardı. Meğer ben öyle sanıyormuşum.
Neyse işte, saçma bir şeyden dolayı ayrıldık biz bununla. Yemin ederim bir gram günahım yok, bütün suç onundu.
Ama öyle bir sevmiştim ki ilk kez haklı olmama rağmen kendimi affettirmeye çalıştım.
O suçlu ama ben özür diledim. Barışamadık tabii. Bir gün karar verdim yanına gideceğim, bir de çiçek yaptırdım. Aradım bunu, görüşmek istemiyorum dedi. Nasıl bozuldum bilemezsin, günlerce ağladım. Ondan sonra da görüşemedik zaten ama o çiçeği saklıyorum hala.
Aptallık günlerimden hatıra...
En çok neye üzülüyorum biliyor musun?
Bir zamanlar sesimi duymadan uyuyamadığını söylerken, şimdi bir mesaj atmaya bile üşeniyorsun. Sanki hiç sarılıp uyumadın, sanki hiç omzuma yaslanıp ağlamadın...
Dua et de değsin bana yaşattığın bunca şeye. Dua et her şey yoluna girsin ve bir daha ağlama.
Çünkü bir daha ağlarken başını koyup teselli olamayacaksın bu omuzda...
Sahi hiç mi canın yanmadı, özlediğin olmadı mı, bir kere bile mi sesimi duymak istemedin? Ben senin herşeyine razıyken, sen kimleri mutlu ettin?
Sana ne diyebilirim ki başka?
İçimde sana karşı hissettiğim iyi kötü her şeyi bitirdin...
Biliyor musun kızamıyorum bile sana, nefret edemiyorum, kin tutamıyorum... Tüm bunlara rağmen seni sevmek de gelmiyor içimden. Mutluymuşsun, üzülmüşsün, pişmanmışsın...
Bu saatten sonra ne hissettiğinin hiçbir önemi yok.
Umurumda bile değil aslında.
Hakkın neyse onu yaşa...
NASIL DESEM...
BENİ ANLAYABİLMEN İÇİN
TEK BİR ŞEY GEREK ASLINDA.
HAK ETTİĞİNİ YAŞA...
Evet arkadaşlar değerli okurlarım; Bu tür ilişkiler de daha fazla zorlamanın bir anlamı yok bunu siz de bilin istiyorum.
Zoraki günaydınlar, samimiyetsiz iyi gecelerimiz bile kalmıyor bir süre sonra. Günler süren suskunluklarımız kalıyor geriye. Varsın onlar da olmasın artık... En azından hiçbir beklentimiz olmasın bundan sonra.
Yani sen sağ, ben selamet.
Ne bir haber bekle benden, ne de bir selam et...
Kopalım inceldiğimiz yerden...
Biliyorum uzun zamandır hasretle bekliyordun bu durumu.
Sırf bana haksızlık olmasın diye, sırf vicdanın rahat etsin diye benim ayrılmam için zorladın beni. Şayet böyle rahat edecekse için, huzurla yastığa koyabilirsin başını. Çünkü ben gidiyorum, çünkü başka bir yol bırakmadın bana.
Çünkü umursamaz tavrın benim dayanabilme gücüme çok fazla...
Sana olan kırgınlığım aşkımdan çok bu sefer...
An geliyor en derin hakaretleri etmek istiyorum sana ama hiçbir ağır söz seni anlatmaya yetmiyor.
İçimde sana karşı öyle bir kırgınlık var ki, ne yapsam hafiflemiyor...
Bir gün beni ara istiyorum...
Öyle telefonla falan değil, şefkatimi mesela, sevgimi ara...
Ama bende kaybettiğin huzuru hiç kimsede bulama...
YANLIŞ KİŞİLER YANLIŞ ZAMANLARDA GİDER, ÜZÜLME...
Kimseye sevilmemek dokunmaz...
Kimse kimseyi sevmek zorunda da değil zaten. Ama birbirinin sevdiğini sanıyorsun ya ve o da buna seni inandırıyor ya, işte bu çok kötü! Çünkü birini harbiden sevince ona kalbini açıyorsun, güveniyorsun, inanıyorsun... Sonra bir bakıyorsun uğruna ne savaşlar verdiğin insan sana kolayca sırtını dönüp gitmiş...
Hayal kırıklığı kardeşim...
İnsanın asıl canını acıtan şey de bu aslında. Sonra kimselere gönlünü açamıyorsun bir daha...
Umutlanmak diye bir şey var kardeşim...
Birini tanıyorsun ve her şeyin onunla daha başka olacağını düşünüyorsun. Hani her şey iyiye gidiyor sandığın, dahan da güzel olacak diye düşündüğün, buna tüm benliğinle inandığın bir an var. İşte bu noktadan sonra başlıyor aslında her şey.
Çünkü seni yüzüstü bırakan hiç kimse ona alışmadan, sevmeden, ona güvenmeden gitmez...
Yanlış kişiler yanlış zamanlarda terk eder...
Çünkü onlar senin ne kadar üzüleceğini hiç umursamaz. Sen onun için birçok şeyi feda etmişsindir, ama senin feda ettiğin hiçbir şey onun için bir şey ifade etmez.
Çünkü yanlış insanlardır o...
Ve sen...
Seni yanlış zamanda, ona en çok ihtiyacın olduğu anda, onu en çok sevdiğin zamanda terk eden birini asla affetme!
Ve asla öyle birini kayıptan da sayma. Aksine daha mutlu ol.
Şükret ondan kurtulduğun için, hatta sevin.
Sen Mutlu ol ki, artık ne kadar değersiz olduğunu hissetsin...
Bazı insanların hayatındaki yeri nettir.
Ya hep
Ya hiçtir...
Seven gider mi? Bir insan neden gider?
Seven gitmez aslında, gitmek zorunda kalır. Buna mecbur bırakılır. Gitmek öyle bir eylem ki, ölmekten bir adım geride olan bir şey. Çünkü biri senden gidiyorsa o kişi senin için ölmüş oluyor. Onun için sen çoktan ölmüşsün zaten. Bunu göze almak öyle kolay değildir. Hele ki seven biri, kalbini ortaya koyan birinin gitmesi çok daha zordur. Eğer durum böyleyken bile gidiyorsa, üzgünüm ama seni onun kadar seven olmayacak...
Bazı şeyler çok güzel yaşandı. Eksiksiz yaşandı. Her bir zerresi aklımız da kalacak kadar iyi yaşandı. Sonra o güzel şeyleri yaşadığın kişi senden gitti. Gitmek öyle bir kelime ki, ağırlığı olsa kaldırılmaz, süresi olsa sonsuza denk gelirdi. Şimdi sana, o zerresine kadar ezbere bildiğin anıları unut diyor. ''Gidiyorum'' demek sadece onu bağlamıyor, hatta ondan çok seni bağlıyor. Bağlamak bir yana, seni kördüğüm edip bırakıyor. Bu da işin sadece ''İnsan neden gider?'' kısmı.
Sevenin gitmesinden daha kolay bu elbette. Aklınızda bulunsun bu gitme türü basit insanlarda görülür. Yazları sıcak, kışları soğuk olan düz insanlar için geçerlidir. Kalıp savaşmak gibi bir huyları da yoktur, zora hiç gelemezler. Gitmek ise en sevdikleri...
Seven gitmez aslında, gitmek zorunda kalır. Buna mecbur bırakılır. Gitmek öyle bir eylem ki, ölmekten bir adım geride olan bir şey. Çünkü biri senden gidiyorsa o kişi senin için ölmüş oluyor. Onun için sen çoktan ölmüşsün zaten. Bunu göze almak öyle kolay değildir. Hele ki seven biri, kalbini ortaya koyan birinin gitmesi çok daha zordur. Eğer durum böyleyken bile gidiyorsa, üzgünüm ama seni onun kadar seven olmayacak...
Bazı şeyler çok güzel yaşandı. Eksiksiz yaşandı. Her bir zerresi aklımız da kalacak kadar iyi yaşandı. Sonra o güzel şeyleri yaşadığın kişi senden gitti. Gitmek öyle bir kelime ki, ağırlığı olsa kaldırılmaz, süresi olsa sonsuza denk gelirdi. Şimdi sana, o zerresine kadar ezbere bildiğin anıları unut diyor. ''Gidiyorum'' demek sadece onu bağlamıyor, hatta ondan çok seni bağlıyor. Bağlamak bir yana, seni kördüğüm edip bırakıyor. Bu da işin sadece ''İnsan neden gider?'' kısmı.
Sevenin gitmesinden daha kolay bu elbette. Aklınızda bulunsun bu gitme türü basit insanlarda görülür. Yazları sıcak, kışları soğuk olan düz insanlar için geçerlidir. Kalıp savaşmak gibi bir huyları da yoktur, zora hiç gelemezler. Gitmek ise en sevdikleri...
Kaybettiklerine takılıp kalma, hala sahip oldukların da yeter sana...
Son zamanlarda kendini yalnız hissediyorsun öyle değil mi? İçinde biriken, anlatmak isteyip anlatamadığın, paylaşacak kimseyi bulamadığın bir şeyler var. Ne zaman biriyle paylaşmaya kalksan seni anlamayacağını düşünüp susuyorsun. Ama bu şey seni her gün biraz daha kemiriyor, uykularını kaçırıyor, çoğu zaman da ağlıyorsun...
Kimi zaman oluyor güçsüz olduğunu düşünüyorsun. Sanki rüzgara kapılan bir tüy gibi hissediyorsun kendini. Gitmek istediğin yerden uzaklara savrulduğunu düşünüyorsun. Her şeyi boş verdim diyorsun, umrumda değil artık diyorsun, ne olacaksa olsun diyorsun ama böyle olması için yine de dua ediyorsun. Daha fazlasının olmasından korkuyorsun, kaybettiğin şeyleri yeniden kazanmak istiyorsun. Hatta bazen zamanı bile geri döndürmek için her şeyini vermeye hazırsın.
Çünkü her ne kadar umrumda değil desen de hala önemsiyorsun...
Hala düşünüyorsun...
Hala içinde bir umut taşıyorsun...
O umudu asla kaybetme!
Unutma ki her şeye sahip olanlar için değil, umudunu asla kaybetmeyenler için güneş her sabah doğar. Çünkü hiç kaybetmeyen insanlar sahip oldukları şeylerin değerini bilemezler. Mutlaka bir beklentin olmalı hayattan. Uykudan uyanır uyanmaz gerçekleşmesini beklediğin bir duan olmalı.
Kaybettiklerinin üzüntüsünü yaşamayı bırak ve sahip olduklarının keyfini çıkarmaya bak. Göreceksin ki üzüntülerinin hepsi geçecek.
Ve o gün hayat sana yeniden gülümseyecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder